Etiketler:Kızılırmak

Avanos

Yazar » , 13 Mayıs 2011 12:47

Ancak birkaç sözcükten oluşan tarifi anlamak için arif olmaya gerek yok. Avanos’un özelliğini dünyaya en iyi tanıtan dizeler bunlar… Evet, gerçekten de eskilerin dediği gibi Orta Anadolu’nun orta yerinde, bir zamanlar Aksaray-Gülsehir- Kayseri kervan yolu üzerinde yer alan Avanos’u bulmak, bilmek o kadar zor değilmis… Yüzyıllar ötesinden günümüze dek gelen çömlekçiliği ile ünlü bu tarihi beldenin taşlı topraklı yollarına dağilmiş kırık testi, çömlek parçalarından nereye geldiğini herkes hemen anlarmiş…

Antik Halys’in yani binlerce yıldan beri gürül gürül akmaya devam eden Kızılırmak’in ikiye böldüğü Avanos ilçesi, Ürgüp, Göreme gibi Kapadokya bölgesinin üç önemli turistik odak noktasından birini oluşturuyor… Nevsehir’in 18 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Avanos yakınlarındaki ünlü Çeç tümülüsü 32 metrelik yüksekliği ile Gordion, Nemrut, Karakus gibi Anadolu’nun en büyük kral mezarlarından biri. “Nerede su varsa, orada yaşam ve medeniyet vardır” felsefesinden yola çıkarak, Avanos’un geçmiş tarihine baktiğımızda, ilk yerleşim izlerinin Hititlere kadar uzandığına ve yöreye özgü çanak çömlekçiligin de ilk defa Hititler tarafından başlatıldıgına tanık oluyoruz.

İnsanlık tarihinin baslangıcından bu yana dev bir yılan gibi kavis çizerek Orta ve Kuzey Anadolu bölgelerinin önemli bir kesimini bıkmadan usanmadan sulayıp Karadeniz’e dökülen, yüzyıllar önce Büyük Iskender’in doğu seferinde Makedon ordularına yol gösteren Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak, Avanos yakınlarında suladığı tüflü, killi topraklar nedeniyle adına yakışır bir kızıllığa bürünüyor. Gene binlerce yıldan bu yana yatağı etrafinda bırakmıs olduğu kızıla kaçan killi, zengin çamurla testiden güvece; küpten çanağa kadar geniş bir yelpaze içine yayılan, yöreye özgü seramik, çanak çömlek isçiliğinin yapılmasına olanak sağlıyor. Dededen kalma tezgâhlarının başında, yıllardan beri durup dinlenmeden yoğurdukları çamura şekil vermeye devam eden ve her biri değme birer seramik sanatçısı olan Avanoslu çömlekçilerin maharetli parmaklarıyla yarattığı ürünler, yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da büyük rağbet görüyor.

Tarihi MÖ 2000′li yıllara kadar uzanan Avanos’un, Hititler döneminde Zu-Winasa, kimi tarihçilere göre de Nenassa olduğu varsayılan adları, yüzyıllar sonra Yunan ve Roma dönemlerinde Venessa adını alıyor. Bizans döneminde de Vanote’ye dönüşüyor. Daha sonraki yüzyıllarda ise Selçuklu Türkleriyle birlikte Selçuk ordusu kumandanlarından Evranos Bey’in adını aldığı öne sürülmekte. Evranos adı Osmanlı döneminde de Avanos olup çıkıyor.Tarihçi Strabo’nun MÖ 58-MS 25 yillari arasında kaleme aldığı”Cografya” adlı eserinde de naklettiği gibi Venessa, Kayseri (antik Mazaca) ve Kemerhisar (antik Tyana ya da Eusebia) yerleşim bölgelerinden sonra, gerek politik gerekse dini açıdan Kapadokya Krallığı sınırları içindeki üçüncü önemli merkezdi. Eserde ayrıca, buraya yerleşmiş olan tanrı Zeus ve Uranos kültünün varligindan da söz ediliyor.

Ancak, Kapadokya’daki hemen bütün yerleşim bölgelerinde olduğu gibi Avanos ve çevresi de Roma zulmünden kaçıp, bölgeye yerleşen Hrıstiyanlarla önem kazanıyor. Kapadokya bölgesinin en eski kiliselerinden olan Yamanli Kilise, birkaç yıl önce Avanos Belediyesi’nin aldığı bir kararla, Vatikan’dan gelen temsilcilerin de bulundugu bir törenle ibadete açılarak bölgeye gelen dini grupların hizmetine sunuldu.Avanos’un kazanmiş oldugu önemli tarihi yapılardan biri de Saruhan Kervansarayı. Yapi 13. yüzyılda Selçuklular tarafından yörenin sarı tüf taşlarıyla inşa edilmiş. Ayrıca, bugün ilçe merkezinde yer alan ve yüzyillardan beri ibadete açık tutulan Alaaddin Camii de Avanos’taki ikinci Selçuklu eseri olarak karşımıza çıkıyor. Nevsehir yönünden gelip, Kızılırmak üzerinde ilçeyi ikiye ayıran köprüye girildiği zaman, tam karşıda sarı tüf kayalar arkasında yükselen görkemli bir konak hemen göze çarpıyor. İlk sahibinin adıyla anılan Doktor Haci Nuri Bey konağı, Avanos’un Orta Mahallesi’ndeki günümüze kalmış eski Avanos evlerinin en güzel örneklerinden biri.Yüzyılımızın başlarında yapılan konağın önünden geçip ilçe merkezine girildiğinde, hemen her bir tarafta göze çarpan çömlekçi atölyeleri ve hali mağazaları, Avanos’un geçmisinden günümüze uzanan renkli görüntüleri sergiliyor. Tüm Kapadokya bölgesinde oldugu gibi, ilçe çevresindeki bağ ve bahçelerde de çok kaliteli üzümler yetiştiriliyor. Avanos’ta ırmak kıyısında yer alan restoranlardan birine oturup Kapadokya üzümlerinden yapılan enfes bir yöre şarabı eşliğinde, Kızılırmak’ın ünlü yayın balığını yemek, şüphesiz Kapadokya seyahatinin en keyifli ve lezzetli anılarından birini oluşturacak.

Sirküpü Çanak Atölyesi

Yazar » , 13 Mayıs 2011 12:44

Sitemize hoş geldiniz, sitemizde tarihin derinliklerinde gezecek, adeta sanat eserleri ile coşup, ayrı bir tat ve haz alacağınızı umut ediyoruz.

Çamurun toprağının özelliği yağlı ve killi olması. Toprak olarak Kızılırmak nehrinin eski yataklarından ve çevremizdeki dağlardan geliyor. Daha sonra toprak su ile karıştırarak çamur yapılıyor. Elde edilen çamur 10 ila 12 gün arasında dinlenmeye bırakılıyor ki bunun amacı; özleşip daha iyi şekil alabilmesi için. Çamur dinlendikten sonra görülen bütün mamullerimiz ellerin yardımı ile tezgahlar üzerinde birer birer şekillendirilir. Form yapıldıktan yarım saat sonra kulpları takılır ve cilaları yapılır ki cila demek yüzeydeki pürüzlerin metal parçalar ile temizlenmesi anlamına gelir. Kulp ve cila islemi yapıldıktan sonra işlenmis olan malzeme 10 ila 12 gün arasında yanarak dediğimiz yerlerde yavas yavas kurumaya bırakılır. İçerisinde hiç nem kalmayacak şekilde kurutulduktan sonra fırınlama işlemine geçilir. 850 , 900 derece ateşte pişirilir. Eskiden talaş odun ve daha değişik metotlarla yapılan pişirme olayı günümüzde elektrikli fırınlarda yapılmaktadır.

Tezgahlar iki türlüdür eskiden metot dediğimiz ayak ile çevrilen ve tamamen manuel olan tezgahlar ki günümüzde sadece gösteri amaçlı ve hobi amaçlı kullanılmaktadır. Fakat günümüzde sık kullanılan elektrikli modellerdir seri imalatta daha hızlı ve daha az insan gücüne ihtiyaç olduğundan tercih edilmektedir.